İŞ SAĞLIĞI -GÜVENLİĞİ ve ÇEVRE YÖNETİMİ
Çalışanlar sağlıklı bir şekilde çalışma yaşamlarını sürdürebilmeleri, sosyo-ekonomik ihtiyaçlarını karşılayıp yaşamlarını devam ettirmeleri ve çalışma sonucunda tekrar evlerine sağlıklı bir şekilde dönebilmeleri, çevrenin korunmasını ve kirlenmenin önlenmesini sağlayarak çocuklarına yaşanabilir bir çevre ve kullanılabilir doğal kaynak bırakabilmeleri için yasalar ve standartlarda belirtilen şartların yerine getirilmesi için sistematik ve bilinçli hareket edilmesi gerekir.
Ancak bizler çevre ve İş sağlığı güvenliği duyarlılığını kişilerin veya işletmelerin yeteneklerine bırakamayız. Çünkü bireysel yapılacak çalışmanın katma değeri küçük olacaktır. Bu yüzden işletmeler kendi ticari faaliyetlerini, çevre ve İSG yaklaşımlarını ve duyarlılıklarını tüm işletme tarafından paylaşılabilir ve anlaşılabilir bir modelle yönetmek zorundalar. Bu model sayesinde işletme hem ticari faaliyetini devam ettirecek hem de çevre ve İSG ile beraber yürütülen bir performansı ortaya koyacaktır.
Şu anda işletmelerin, ürünlerin, hizmetlerin, firmaların tercih edilebilirliği belki fiyatları belki ürün kaliteleri yüzünden olabilir ama gelecekte tek bir tercih kriteri kalacak o da “çevre duyarlılığı ve çevre yaklaşımı” olacaktır. Belki beş on yıl kadar kısa süre sonra çevre duyarlılığı olmayan işletmeler tercih edilmeyecek. Çünkü insan nüfusu hızla artarken doğal kaynaklar hızla yok oluyor. Bunu sürdürülebilir kalkınma ilkesiyle yönetmek gerek.
İşletmelerde genelde şu soruyu soruyorum. “Çocuğunu seven var mı?” Bu soruya herkes “evet” cevabını veriyor, hatta “çocuğunu sevmeyen olabilir mi?” diyorlar. Bu cevap karşısında ben de bu çocuk sevgisinin nasıl anlaşılabileceğini soruyorum. Cevap olarak onu öptüklerini, maddi manevi ihtiyaçlarını karşıladıklarını, iyi bir gelecek ve eğitim sağladıklarından bahsediyorlar. Bu saydıklarının üstüne ekstra bir şeyler eklemelerini istediğimde kimse başka bir şey söyleyemiyor. Ben de bunun üstüne şu cevabı veriyorum: Sizin bu söylediklerinizi geyikler de yapıyor çünkü icabında aslana direniyor ve yavrusunu korumak adına ona yem oluyor, onu öpüyor okşuyor, besliyor, onu otlamaya ve avlanmaya alıştırarak ona iyi bir gelecek hazırlıyor. Ancak biz insanız ve geyikten bir farkımız olmalı. Çocuklarımızı seviyorsak onlara temiz yaşanılabilir bir çevre ve kullanabilecekleri doğal kaynaklar bırakmalıyız. Anne baba sevgisinin en somut göstergesi çevre duyarlılığıdır. Çocuklarımıza temiz hava, su, ağaç, toprak ve enerji gibi kaynakları bırakmak için ne yapıyoruz? Çocuğunuza kirlenmiş bir çevre ve yok olmuş doğal kaynaklar bıraktığınızda onun nasıl yaşamasını umuyorsunuz? Çocuklarınızın arkanızdan ne söyleyeceğini düşünüyorsunuz?
Yaşadığımız çağda diğer toplumlarla rekabette söz sahibi olabilmek için bilimsel ve teknolojik çalışmalar yapmak zorundayız. Ama bu çalışmalar için doğal kaynaklara ihtiyaç duyuyoruz. Çocuklarımıza doğal kaynaklar bırakmazsak onları bu kaynaklara sahip başka toplumlara köle bırakırız. Çocuklarımızı onlara bıraktığımız yaşayabilecekleri çevre kadar seviyoruz. Şimdi bir insana gidip bana çocuğunu ver onu köle yapacağım dersek bize çok sert tepki verecektir. Ancak böyle giderse bu zaten ileride ortaya çıkacak bir sonuçtur. Bunu söylediğimizde karşımızdaki kişinin bize söyleyeceği hiçbir şey yok. Seçimlerimizin sonuçlarından kaçamayız.
Şunu hiç unutmamak lazım. “Kendi sağlığını düşünmeyen insanlar başkasının sağlığını,ürün veya hizmetin sağlığını hiç düşünmezler”. Çalışan sağlığı açısından belirlenen kurallara en fazla çalışanlar uyum göstermezler. Hatta sağlıklarının korunabilmesi için kendilerine sağlanan koruyucu ekipmanları kullanmazlar.
“İş Sağlığı Güvenliğin’ni Hor Gören Evini Zor Görür”
“Müşteriyi Hor Gören Parayı Zor Görür”
“Çevreyi Hor Gören Dünya’yı Zor Görür”
Hidayet ŞAHİN
TSE Baş Tetkik Görevlisi ve Uzman Eğitimci